Başlarken…

Yurdumuza sığınmış sığınmacı, göçmen veya mülteci durumundaki sahipsiz insanların haklarını korumak ve savunmak için; MÜLTECİLERLE DAYANIŞMA DERNEĞİ (MÜLTECİ-DER), 31 Ocak 2008 tarihinde İzmir’de kuruldu.16 Haziran 2007 tarihinde Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi ve Mazlum Der’ in daveti ile, İzmir’ de kurulu bulunan birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Ankara’dan bir temsilcisinin ve bazı kamu kurumlarının temsilcilerinin katılımı ile “mülteci sorunu ve İzmir örneği” konulu bir günlük bir toplantı düzenlenmişti. Bu bir günlük çalışmanın sonunda bazı katılımcı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşturulan bir koordinasyon kurulu, 2007′nin Kasım ayına kadar İzmir’de bulunan sığınmacılara, günlük iki öğün yemek yardımı başta olmak üzere çeşitli insani yardım sağladı.

17 Kasım 2007 tarihinde yeniden biraya gelinerek, Haziran ayından o güne kadar yapılagelen çalışmaların bir toplu değerlendirmesi yapılmış, yardım çalışmalarının bundan sonraki süreçte çok daha örgütlü çalışma boyutlarına yükselterek genişletmesinin gereği üzerinde durulmuş ve değişik kesimlerden gelen değişik görüşlerden insanlar, mülteci haklarına duyarlı olmak konusunda birleşerek, 31 Ocak 2008 günü Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin kuruluşunu gerçekleştirmişlerdir.

Niçin Mülteci Hakları ?

İnsanlık tarihinin hemen her döneminde varlığı görülen iltica olgusu, günümüzde çok daha ciddi bir olgu olarak karşımızdadır. İltica amaçlı nüfus hareketlerinin rotası dönem dönem değişse de, Türkiye, doğu ve güneyden batı ve kuzeye doğru giden önemli bir rota üzerindedir. Nitekim Akdeniz ve Ege son yıllarda mülteci hareketinin tırmanışa geçtiği bir bölge olarak göze çarpmaktadır. Artık hemen her gün Türkiye’nin değişik illerinden, ancak daha çok kıyı Ege Bölgesi’nden trajik mülteci haberleri alınmaktadır.

Türkiye’deki mülteci nüfus hareketlerinde genellikle “çıkış ili” olarak görülen İzmir’in, son bir yıl içinde özellikle Afrikalı birçok sığınmacı açısından “giriş ili” olmaya başladığını gözlemlemekteyiz. Bu kişilerin başta yemek, giyinmek, barınmak ve tıbbi yardıma erişmek gibi gereksinimleri yanısıra, Türkiye’deki varlıklarından ötürü hukuki danışmanlık desteğine ihtiyaç duydukları tarafımızdan gözlemlenmiş ve bu konuda çalışmalar yapabilmek üzere harekete geçilmiştir.

Vatandaşı oldukları ülkelerde ırklarından, dinlerinden, milliyetlerinden, ideolojik görüşlerinden veya belirli toplumsal gruplara mensubiyetlerinden ötürü işkence, kötü muamele, haksız yere hapsedilme ve hatta öldürülmeleri gibi tehdit ve zulüm altında bulunan bir kişinin kendi ülke sınırını aştığında ilk ulaştığı ülkeden ve uluslararası toplumdan himaye görme hakkı vardır. Tarihin her döneminde dinlerin, değişik yönetimlerin ve genel anlamda geleneksel hukukun koruduğu bu hak 1948′ de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) madde 14′de temel bir insan hakkı olarak tanınmış ve koruma altına alınmıştır. Daha sonra birçok bölgesel ve uluslararası insan hakları sözleşme ve belgeleri, bu hakka kendi düzenlemeleri içinde değişik şekillerde yer vermiştir. Türkiye her ne kadar bu alanda yetersiz iç hukuk mevzuatına sahip ise de, bu alandaki birçok uluslararası sözleşmeye taraf bir ülkedir ve bu nedenle mülteci haklarını koruma alanında hukuki sorumluluk altındadır.

Bir ülkeye sığınma talebinde bulunulması durumunda, o ülkede devletin sığınmacıya karşısında sorumluluğu, uygulamaları ve insiyatifi söz konusu ise de; doğrudan insana hitap eden ve insanı muhatap alan bu alan sadece devlet organlarına bırakılamayacak kadar önemlidir. Dolayısı ile ve “aynı zamanda” sivil toplum kuruluşlarının yani toplumumuzun bize sığınan insanlara karşı çok ciddi sorumluluğunun bulunduğunu düşünmekteyiz.

Bu alanda sorun yaşayan sığınmacılar, sığındıkları ülkenin dilini bilmedikleri ve genel olarak ekonomik sıkıntı yaşadıklarından kesinlikle dezavantajlı konumdadırlar ve bundan ötürü özellikle desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Ülkenin hukuk sistemini bilmedikleri ve bilmeleri de kendilerinden beklenemeyeceği için sığınmacıların kendilerine yardım edecek kişi ve kurumlara ulaşmasını beklemek mantıklı ve kabul edilebilir bir yaklaşım şekli değildir. Bu nedenle sivil toplumun bu kişilerin sorunlarına kulak kabartması, ilgilenmesi, yardımda bulunması, süreç içinde aktif rol üstlenmesi ve gerekli denetimi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Yapılabilecek sosyal yardımların yanı sıra idari ve hukuki sürecin denetimi ve hatta sürece dahil olarak sığınmacı haklarının savunulması, bu dezavantajlı kesim için hayati önem taşımaktadır.

Tüm bu düşünce, duygu ve inançlarla zaten hayati tehditlerden kaçarak buralara kadar gelebilen ve ülkemizde haklarını arama ve ihtiyaçlarını karşılayabilme konularında son derece olumsuz imkanlara sahip olan bu kişilere gücümüz yettiğince yardımcı olabilmek amacıyla Mülteci Der’ i kurmuş bulunuyoruz. Bu derneği kurmakla, Türkiye ve İzmir’ deki sivil toplum adına bu hareketi başlatmış olduğumuzu, başlatılan bu harekete tüm toplumumuzun çok duyarlı bir şekilde destek vereceğini düşünüyoruz.

Neler Yapmayı Düşünüyoruz ?

Derneğimizin kısa vadede yapmayı düşündükleri arasında; Haziran ayından bu yana İnsan-Der’in aşevinden yapılagelen günlük iki öğünlük yemek yardımını sürdürmek, yanı sıra giyecek yardımı, sınırlı tıbbi yardım ve psiko-sosyal yardımlar, hukuki danışmanlık hizmetleri sunmak vardır. Mülteci hakları konusunda kamuoyu nezdinde duyarlılık oluşturulması ve bilincin yükseltilmesi, bu anlamda değişik seviyede eğitim çalışmalarının yapılması önemli çalışma alanlarımızdan birisi olacaktır. Keza, mülteci ve sığınmacıların ülke mevzuatı ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının tam olarak pratiğe geçebilmesi için mülteci hakları savunuculuğu yapılacak; sivil toplum adına süreci gözlem ve denetleme çalışmaları yürütülmeye çalışılacaktır. Mülteci ve sığınmacılar içinde daha da dezavantajlı konumda bulunan çocuk ve kadınların sorunlarına yönelik değişik çalışmalar yürütülmesi, eğitim, dil öğrenme, çalışma ve ikamet sorunları kapsamında yardımcı olunması amaçlanmaktadır.

Derneğimizin en önemli özelliği; çocuk, kadın, hukuk, insan hakları, eğitim, psiko sosyal yardım, sağlık, çalışma, insani yardım gibi alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, ve uluslararası kurum ve mekanizmalar ile birlikte bu alandaki muhataplara yönelik hizmetler üretilmesine veya hizmetlerin organize edilmesine aracılık etmek olacaktır. Sivil toplumun değişik kurumlarının yanı sıra Belediyeler, Türkiye’nin sosyal hizmete yönelik kamu kurumları, Valilik ve Birleşmiş Milletler’ in alandan sorumlu uzman organı olan Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Komiserliği (BMMYK) ile bu alanda sorunlara yönelik çözümler üretmeye ve uygulamaya aracılık etmek istiyoruz.

Biz bu alanda çalışmayı, süreç içinde rol almayı ve zor durumda kalmış bu insanlara yardımı -aynı zamanda uluslararası mülteci terminolojisinin de bir deyimi olan- “yük paylaşımı” olarak değil, üyesi olduğumuz insanlık ailesi adına bir “onur paylaşımı” olarak görüyoruz ve bu çağrımızın ulaştığı herkesi bu onuru bizimle paylaşmaya davet ediyoruz.

Ocak 2008

İlgili Dosyalar:

Tüzüğümüz