Duyurular

BASIN AÇIKLAMASI: PAZARKULE SONRASINDA NE YAŞANIYOR?

27.02.2020 tarihinde Avrupa ile sınırların açıldığına dair açıklamalar, isteyenlerin Avrupa sınırlarından da rahatça geçebileceği şeklinde algılanmış ve bu tarihten itibaren pek çok mülteci ve göçmenin, Türkiye-Yunanistan arasındaki Meriç Nehri kıyısında ve özellikle Pazarkule sınır kapısı çevresinde birikmeye başladığı görülmüştür. Yaşam, güvenlik, barınma, sağlık, beslenme gibi haklarının ihlal edildiği, devlet şiddetinin en acımasız hallerini canlı yayınlarda izlediğimiz bir ortamda 30 günlük bir “umut” bekleyişinin ardından, Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek Pazarkule’deki çadır alanları dağıtılmış, yakılmış ve beklemekte olan mülteci ve göçmenler otobüslere bindirilerek sınır bölgesinden uzaklaştırılmıştır.

İçişleri Bakanı’nın 29.03.2019 tarihinde yaptığı açıklamada, salgın tehdidi nedeniyle böyle bir karar alındığı ve Edirne’de beklemeye devam eden 5.800 kişinin, dokuz ildeki geri gönderme merkezlerine götürüldüğü ifade edilmiştir. Açıklamanın devamında, salgının bitmesinin akabinde geçişlerin yine devam edeceği, hatta açıklamanın yapıldığı tarihte dahi geçişlerin olduğu belirtilmiştir.

Basında çıkan haberlerde ve bu süreci yaşayan ve Malatya, Osmaniye ve Kocaeli’ndeki geri gönderme merkezlerine götürülen bazı kişilerle yaptığımız görüşmelerde, Pazarkule boşaltılırken ve sonrasında kendilerine yeterli bilgi verilmeden 14-15 gün boyunca geri gönderme merkezlerinde özgürlüklerinden mahrum edildikleri, telefonlarının alındığı, birçoğunun yakınlarına dahi bilgi veremediği ifade edilmiştir.

Yapılan görüşmelerde, karantina süresinin sona erdiği 10 Nisan tarihinden itibaren Malatya ve Osmaniye geri gönderme merkezlerinden çıkarılan ilk grupların, nedeni anlaşılamayan bir şekilde Avrupa’ya düzensiz deniz geçişlerinin merkezi olan Çanakkale ve İzmir’e götürüldüğü anlaşılmıştır. Çanakkale’ye götürülenlerin, Ayvacık’taki geri gönderme merkezinde bir süre alıkonduktan sonra serbest bırakıldığı; ancak yabancı basında çıkan haberler üzerine tekrar Ayvacık Geri Gönderme Merkezi’ne alındığı iddia edilmiştir. İzmir’e götürülenlerin ise, Covid-19 salgını nedeniyle 11-12 Nisan tarihlerinde İzmir’in de içinde olduğu 31 ilde uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında, İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulduğu anlaşılmaktadır. Haklarında yapılan işlemler ve kararlar hakkında bilgi verilmeksizin alıkonulan bu insanlar, sokağa çıkma yasağının sona ermesi ile yine herhangi bir bilgilendirme olmadan adeta sokak ortasında bırakılmışlardır.  İzmir’den kayıtlı oldukları veya yaşadıkları illere dönmek üzere yaklaşık 25 kilometre olan yolu yürüyerek veya kendi imkanlarıyla bindikleri araçlarla İzmir otogarına varanlar, salgın nedeniyle uygulanan şehirlerarası yolculuk kısıtlaması ve fahiş otobüs biletleri ile karşılaşmışlardır.  Barınma, beslenme ve hijyen ihtiyacından yoksun şekilde gruplar halinde İzmir otogarındaki yaklaşık 24 saat süren bekleyişin ardından, araya giren sivil toplum kuruluşlarının sağladığı destekle, özel izin verilen otobüslere bindirilenlerin kayıtlı oldukları/yaşadıkları illere ve onlara yakın illere dönüşleri sağlanmıştır.  Benzer bir süreç Şanlıurfa’da da yaşanmış ve yine bir sivil toplum kuruluşunun desteği ile insanların kayıtlı oldukları şehirlere gitmesi mümkün olabilmiştir.

Takip eden günlerde, Pazarkule ve karantina sürecinden sonra geri gönderme merkezlerinden bırakılan ve aralarında aileler, yaşlılar, çocukların olduğu grupların bir kısmı kayıtlı oldukları illere gönderilirken, bir kısmı da kayıtlı veya daha önce yaşadıkları illere bakılmaksızın gruplar halinde İzmir, Niğde, Trabzon, Bursa, Mersin, Gümüşhane, Eskişehir ve başkaca illerine, sonra da buralardan yine başka illere götürülerek; yani sürekli bir şehirden ötekine taşınarak ve bir kaç durum dışında barınma ihtiyacı sağlanmaksızın kaderlerine terk edilmiştir.

Farklı illere götürülüp sokakta bırakılan kişilerle yapılan görüşmelerde, maddi imkansızlıklar ve seyahat kısıtlaması nedeniyle kayıt illerine veya yaşadıkları illere dönemedikleri; bu süreçte park, otogar, okul bahçesi gibi açık alanlarda kalmak zorunda bırakıldıkları, uzun süreler seyahat ve yetersiz beslenme nedeniyle güçsüz düştükleri ve yine maddi imkansızlıklar nedeniyle gıda ve beslenme imkanlarına ulaşamadıkları dile getirilmiştir.

Yapılan resmi açıklamalara inanarak 27 Şubat tarihinden itibaren Edirne sınırında ve Meriç nehri kıyıları boyunca birikenlerin yaşadığı insanlık dramının ardından mülteciler-göçmenler önce özgürlüğünden yoksun bırakılmış;  gelinen noktada ise, yayılma hızı yüksek bulaşıcı ve tehlikeli bir salgının Türkiye ile tüm dünyada yayılması ile halihazırda alınan tedbirler kapsamında izolasyon ve evde kalmanın tavsiye edildiği ve bu kapsamda yaş gruplarına ve bazı yerleşim birimlerine özgü sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği bir dönemde, başta barınma, hijyen, yeterli beslenme imkanlarından yoksun şekilde bilmedikleri illerin sokaklarına ve kaderlerine terk edilerek salgın ile karşı karşıya bırakılmıştır. Yeni bir dram ile karşı karşıya olan bu kişilerin, maddi imkansızlıklar bir yana, ciddi salgın tehdidi karşısında hiç bilmedikleri şehirlerde başta barınma, sağlık olmak üzere, hak ve hizmetlere ulaşmalarının mümkün olmadığı açıktır.

Tüm bu nedenlerle, yetkililere çağrımız:

  • Pazarkule çadır bölgesi boşaltıldıktan sonra çeşitli geri gönderme merkezlerinde karantinaya alınan mülteci ve göçmenlerin, şehir şehir dolaştırılmadan, sokaklarda kalmalarına neden olmadan hızlı ve güvenli bir şekilde, ücret talep edilmeden doğrudan kayıtlı oldukları veya istedikleri illere gitmelerinin sağlanması;
  • Daha önce yapılan açıklamalar doğrultusunda, kayıtlı olanların geçici koruma, uluslararası koruma veya ikamet izinlerinin herhangi bir kesintiye, iptale uğramadan devam etmesi;
  • Daha önce herhangi bir kaydı olmayanların ise, istedikleri şehirde talepleri ve ihtiyaçlarına göre iltica veya ikamet kayıtlarının yapılması;
  • Bu işlemler sürerken Covid-19 salgını ile gerekli önlemlerin alınması;
  • 27 Şubat’ta başlayan süreçte, Avrupa sınırlarının açıldığı algısıyla evlerini boşaltıp, çalıştıkları işlerden ayrılarak ellerinde olanları da kaybeden bu insanların döndükleri şehirlerde bir parça da olsa toparlanıp, hayatlarını sürdürebilmesi için gerekli sosyal yardımın verilmesi;
  • Yaşatılan süreç gözönünde bulundurularak fiziksel ve psikolojik sağlık hizmetlerinden ivedilikle yararlanmaları;
  • Kamuoyunu tüm süreç hakkında şeffaf şekilde bilgilendirilmesi ve benzer insanlık dramlarının yaşanmaması için gerekli tüm önlemlerin alınmasıdır.

Saygılarımızla,

Mültecilerle Dayanışma Derneği

20.04.2020

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu